29 Nisan 2009 Çarşamba

Taşınma Telaşesi

Taşınmanın ne kadar zor bir iş olduğunu bir kez daha anladım. Üstelik yaptığınız bir şehri değiştirmekse daha da zor oluyor. Bir şehri geride bırakırken bir sürü anıyı da bırakıyorsunuz. Biriktirdiğiniz şeyleri tek tek çöpe atıyorsunuz. Bu kadar çok anım olduğunu bilmezdim.
Ve veda safhası. Sanırım en zoru bu. Ne kadar az görüşürseniz görüşün dostlarınızın yakınınızda olduğunu bilmek rahatlatıyormuş insanı. Şimdi kim bilir bir daha ne zaman görürüm sorusuyla veda ediliyor onlara.
Bu sene son kez inek bayramına katılıcam. Ne kadar kötü olursa olsun bana çok güzel geleceğini biliyorum. O taş binanın, çimlerin son kez sesini dinleyerek içicem. Ben bu şehirden ayrılırken şenlikler devam edecek. İnsanlar eğlenirken ben son kez bir yolu, gözlerimi ondan ayırmadan, belki biraz yaşlı, belki biraz umutlu geçiyor olacağım.
Sevmeye direndiğim Ankara'yı onu unutma dileğiyle terk ediyorum artık. Ne zormuş...

23 Nisan 2009 Perşembe

Yepyeni Blog

Efendim görüldüğü üzere blogumun temasını değiştirdim. Oturup bütün gün deli gibi güzel bir tema arayıp bulduğum en şebeğini kendim için seçtim. Ama çok sevdim.
Görüldüğü gibi eskisinden çok farklı. Her zaman için sadelikten yana olan ben genellikle kararsız kaldığımda siyah veya yakın renkler seçerken bu sefer bir başka renk getirdim bloga. Sanırım bu bir yenilenme psikolojisinin getirisi. Artık uzun zamandır planladığım ama bir türlü gerçekleştiremediğim taşınmayı gerçekleştiriyorum.
Okulum vasıtasıyla gittiğim Ankara'da 7. yılımı doldururken bu sayfanın kapanması gerektiği kararını verip yeniden doğduğum şehre dönmenin anlatılamaz ruh hali içerisindeyim. Bir yandan mutlu olacağım bu olay bir yandan da kurduğum bütün düzeni yıkmam demek. Topladığım tüm deneyimi heybeme atıp hayatımı sıfıra indiriyorum. Yeniden başlamak heyecanlı mı sıkıntılı mı olacak henüz bilmiyorum. Ama sanırım onda da eğlenecek bir şey bulacağım.
Mesela odamı kendim boyamayı düşünüyorum. Henüz bir renge karar vermiş değilim. Hatta duvarları 2 farklı renkte yapabilirim. Uzun süreceğini ve beni çok yoracağını biliyorum ama tavanımı gökyüzü gibi de yapabilirim. Mavi üzerine beyaz bulutlar. Karar verdiğimde bunu yazarım elbet. Belki odamın, belki boya yaparkenki halimin fotoğrafını çekip buraya koyabilirim.
Evet efendim baharın gelişiyle değiştirdiğim hayatım, şehrim, blogumla bu temadaki gibi renkli bir hayat diliyorum kendime.

10 Nisan 2009 Cuma

....

Tatlı bir ömür gibi gitmeye niyetlendin
ayrılık atını eğerledin inadına.
Git, yeni ülkeler gör, büyülü diyarlarda gez.
Ama benimle eğleştiğin toprakları da unutma, hatırla emi!

Gittin ey sevgili şimdi yollardasın
Ayın değirmisini başına yastık yapmış uyumaktasın
güzel uykular, renkli düşler seninle olsun
ama bir zamanlar dizimde yattığını da unutma, hatırla emi!

7 Nisan 2009 Salı

Yapma...

Ne yapacağını bilemeyen, örselenmiş bir çocuk gibi koşarken sana hor görme beni. İncinmiş kalbimi bırakırken ellerine sessiz oldum. Kimse görmesin, kimse duymasın istedim. Senin taşıdığını bilmesinler bu küçük bedene ağır geleni. Sen de bilme. Bilme ki incitme, kırma, kaybetme. Bilme ki hiçbir zaman eskimesin, solmasın.
Sana susarken kelimelerimi sorgulama. Suçlama ki, hiçbir engel olmasın seninle aramızda. Yalnızca sessizce, karşılıklı oturmanın keyfine varalım yeniden. Yıllar önce unutmuş olsak da yeniden hatırlayalım.
Sana geldiğimde bana hoşgeldin deme. Deme ki yeni gelmiş bir misafir gibi eşiğinde durmayayım kalbinin. Hep yanındaymış, hep seninleymiş, berabermişiz gibi duralım yanyana. Hayata karşı bütün gardımızı alalım birlikteyken.
Bana duvarlar örme. Örme ki çırılçıplak kalalım birbirimizin yanında. Tüm kaygılardan sıyrılmış, arınmış, sadece biz olan iki çocuk gibi sarılabilelim. Öyle bakalım birbirimize, sahte değil gerçek gülüşlerle. Bir kez daha ışıldasın gözlerimiz gözlerimize değince.