14 Şubat 2010 Pazar

İlk Sınav

Osmanbey'den Mecidiyeköy'e yürüyorum. Bu yolu yürümeyi hep çok sevmişimdir. Çantam ağır ama aldırmıyorum. Yağmur da başladı. Çantamdan şemsiyeyi çıkarmıyorum ama. Sigarayı bırakalı bir hafta olmuş. Hatta 3 saat var tam zamanın dolmasına. Alkol aldığım bir gece geçirmişim. Yine de yaklamamışım sigara. Ama o yolda yürürken o kadar çok canım istiyor ki...

Koca bir hafta geçirdim. Kendime bile tahammül edemediğim zamanlar oldu. Marketin kapısından döndüm sigara almamak için. Bıraktığımı bilmeyen insanlar sigara uzattılar bana. Ama birini öperken veya konuşurken sigara kokmadığını bilmek güzeldi. Sabahları uyandığında ağzında acı bir tat hissetmemek. En önemlisi verdiğim kararın arkasında duymak.

Şimdi bu kalabalık ve hiçbir şey olmayan ama sevdiğim caddede yürürken gözlerim bir market arıyor. Kapısından döner miyim bilmiyorum bu sefer. Sanki hepsi sözleşmiş gibi kapalı ama bu akşam. Bu arada aklımdan bir dolu düşünce geçiyor. Eve gidip duş almam ve dinlenmem lazım. Ama boşver, dön geri diyor içimden bir ses. Bu gece de gitme eve ne olacak ki. Zaten çantan da ağır. Ah bir sigara olsa ne güzel olurdu. Ama içmemelisin söz verdin bir kere. Bu çalan şarkı da ne güzel. Hatta sabah söyleyerek uyandığın şarkıyı mı dinlesen acaba? Amiee Mann - Save Me

Tam o sırada bir market bulup içeri gidiyorum. Bir paket sigara alıp dışarı çıkıyorum. Bu sefer dönmedim geri. Aldım sigarayı. Elimde tutup yürümeye devam ediyorum. Jelatini ağır hareketlerle açıyorum sonra. İçme diyor içimden bir ses. Geri dön diyor diğeri. Bir sigaradan bir şey olmaz diyor öbürü. Paketi açıp bakıyorum. Yağmur yağıyor hala. Aklımdaki düşüncelere dalmışken elimde buluyorum sigarayı. Cebimden çakmak çıkıyor sonra. Yakmama o kadar az kalmış ki. Vazgeçiyorum ama cebimde dolu bir paket var artık.

Otobüse adımımı atar atmaz son günlerde dinlemekten en çok zevk aldığım şarkı başlıyor; The Devlins - Waiting. Waiting at the station...

Her zaman oturduğum koltuğa oturup, başımı cama yaslayıp şarkıyı dinliyorum. Elimde oynadığım sigara paketi. Anadolu yakasına geçtiğimde aktarma yapacağım bir durak daha var diye düşünüyorum. Alışık olduğum üzere otobüs hemen kalkıyor. Hayatım boyunca zamanında yetiştiğim tek şeyin otobüsler olduğunu düşünüyorum. Ne tuhaf. Geç kalışlarım geliyor aklıma, gülüyorum. Köprü tıkalı, ben ıslanmışım, dışarısı camın buğusundan görünmüyor. O buğuya birşeyler çizmeyeli ne çok olmuş. Ama bu sefer de es geçiyorum bunu.

Otobüsten indiğimde diğeri hemen geliyor. Yine tam zamanında vardım otobüse...

Evimden 2 durak önce iniyorum. Çantam daha da ağır geliyor bana. Yağmur sanki hızlanmış. Şemsiyem hala çantamda. Bir elim cebimde, sigara paketine dokunuyor. Git gide yaklaşıyorum eve. Aklımdaki bir çok düşünce için artık çok geç. Her zamanki köşeden dönmeyip farklı bir rota çiziyorum kendime. Nereye gittiğimi bilerek ilerlemenin huzuru var içimde.

Hep aynı yerde olan, duran evsiz adama yaklaşıp aldığım paketi veriyorum. Böylece 5,5 tl verip ilk sınavımı geçiyorum...