29 Haziran 2010 Salı

Masallar Nerde Kaldı

Çocukluk anılarımızı, hayallerimizi kendi ellerimizle kirletiyoruz.

Masallardan başlıyoruz bunu yaparken. Her gece dinlemekten bıkmadığımız masalları değiştiriyor, karakterleri bir bir öldürüyoruz.

Sevimli kırmızı başlıklı kız, uyuşturucu bağımlısı babaannesine ot taşıyor oluyor mesela. Karşısına çıkan kurt da kötü değil. Birlikte ot sarıp takılıyorlar sadece.

Pamuk prenses zaten yoldan çıkmış. 7 tane adamla aynı evde yaşayıp her gün birinin koynuna giriyor. Çocukken aynanın dünyanın en güzeli dediği saf kadın, eşi benzeri bulunmaz bir orospu olup çıkıveriyor karşımıza.

Pollyanna zaten yalancının, iki yüzlünün teki. Herkes beni sevsin insanı. O yüzden herşey yolundaymış gibi yapıyor. Sakat kalmış adama bir de utanmadan gülerek, "olsun ölmedin ya, bak yaşıyorsun" diyor. Senin tuzun kuru tabi.

Yaşlandıkça çocukça masallarımızı alt üst ediyoruz. Hepsini tersine çevirip, olabildiğine kötü yorumluyoruz. İçimizdeki çocuk öleli çok oldu çünkü. Acaba bu kötü hayata adapte mi oluyoruz, yoksa hayatı biz mi daha kötüleştiriyoruz.