17 Ekim 2010 Pazar

AÇEV'den OKUL ÖNCESİ EĞİTİMCİLERİNE DESTEK: ACEVOKULONCESI.ORG

Fortis Bank Türkiye ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı işbirliği ile gerçekleşen “Ben de ben de” projesinin son bileşeni, “AÇEV Okul Öncesi” web sitesi yayında. Okul öncesi öğretmenleri ve öğretmen adaylarını hedef alan web sitesi, sunduğu zengin ve bilimsel içerikle Türkiye'de bir “ilk”i gerçekleştiriyor!

Ana sınıfı öğretmenlerinin bilgi kaynaklarını artırmak, bilimsel, doğru ve kaliteli içerik sunmak adına hizmete giren www.acevokuloncesi.org web sitesi, Programlar, Etkinlikler, Öğrenme Ortamı, Size Özel Kaynaklar gibi bölümleriyle yayında!


Çocukların beceri ve çabalarına değer verilmesi, gelişimlerinin desteklenmesinde önemli rol oynayan okul öncesi öğretmenleri ve öğretmen adayları için hazırlanan www.acevokuloncesi.org sitesi, okul öncesi eğitimi farklı boyutları ile ele alıyor ve çeşitli eğitim araçlarından örnekler içeriyor. Web sitesi, görsel öğeler ve videolar ile zenginleştirilmiş başlıklar, öğretmenlerin kendi deneyimlerini paylaştıkları kişiselleştirilmiş alanlar, öğrenme ortamının fiziksel yapısı ve düzenine yönelik interaktif bölümlerle kullanıcılarına çok çeşitli seçenekler sunuyor. Dünyada benimsenmiş eğitim yaklaşımları, etkinlikler, kaynak kitap ve site önerileri ve daha fazlasına kolaylıkla erişiliyor.
Hem içeriği hem de içeriğinde yer alan görsel malzemeler ve uygulamalarla bir "ilk"i gerçekleştiren www.acevokuloncesi.org sürekli geliştirilip zenginleştirilecek içeriği ile kaynak bir adres olmak için öğretmenlerini bekliyor.

Facebook adresi : http://www.facebook.com/acevokuloncesi
Twitter : http://www.twitter.com/acevokuloncesi

27 Eylül 2010 Pazartesi

Efsane Buzbağ’dan Efsane Bir Bağbozumu!



Bu toprakların efsane şarabı Buzbağ, Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinin üretildiği topraklara yapılacak büyülü yolculuğa sizleri de davet ediyor. 2-3 Ekim tarihlerinde Elazığ’a yapılacak bağbozumu gezisine katılarak Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinin şaraba dönüşmesine tanıklık etmek isteyenler 13 -26 Eylül 2010 tarihleri arasında http://www.efsanebuzbag.com/ ve www.facebook.com/buzbagsarap adresleri üzerinden düzenlenecek yarışmaya katılabilecekler. Rüya gibi bir bağbozumuna katılma hakkı kazananlar, Türkiye’nin en özel bağlarından biri olan Şükrü Baran’ın Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinin üretildiği bağını ziyaret edecek, efsane şarap Buzbağ’ın adını aldığı Buzluk mağaraları ile ünlü antik şehir Harput’a yapılacak olan özel bir gezinin ardından yöresel yemekleri ve Buzbağ şaraplarını uzmanlarla şarap sohbetleri eşliğinde tadabilecekler.


Anadolu’nun efsane şarabı Buzbağ, www.efsanebuzbag.com/ adresi ve www.facebook.com/buzbagsarap sosyal paylaşım sitesi üzerinden düzenlediği yarışma ile 3 çifte Elazığ bağbozumu gezisinde, Türkiye’nin değerli Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinin şaraba dönüşmek için yaptığı yolculuğa, şarap mahzenleri ziyaret etmeye, üzümlerinin bağlardan toplanmasına kadar pek çok serüvene tanıklık etme fırsatı sunuyor. Büyülü bir atmosferde benzersiz bir deneyim sunan bağbozumu gezisine katılmanın koşulu ise “Bağbozumu senin için ne ifade ediyor?” sorusuna en yaratıcı ve ilgi çekici yanıtı vermek. Yarışmacılar dilerse birden fazla çarpıcı cümleyle de yarışmaya katılabiliyorlar. Oluşturulan jürinin seçeceği bu gizemli serüvenin tanımını en iyi yapan 3 çift 2-3 Ekim tarihlerinde efsane şarap Buzbağ’ın doğduğu toprakları ziyaret etme fırsatı yakalayacak. 13 Eylül 2010 tarihinde başvuruların başladığı yarışmaya katılmak için son tarih 26 Eylül 2010.


Buzbağ ile Elazığ bağbozumu serüvenine katılacak olan şanslı çiftler, şarabın doğduğu toprakların yamacında Türkiye’nin en özel bağlarından biri olan Şükrü Baran’ın bağında muhteşem bir kahvaltı edecekler. Ardından Türkiye’nin değerli üzümlerinin şaraba dönüşmek üzere yaptıkları yolculuğa tanıklık etmek için Buzbağ’ın da üretildiği Kayra’nın üretim tesisini uzmanlar eşliğinde gezecek, fıçılardan şarap tadımı yapabilecekler. Bu eşsiz deneyime, Türkiye’nin efsane şarabı Buzbağ’ın adını aldığı Buzluk Mağaraları ile ünlü antik şehir Harput ve Elazığ şehir turlarının ardından öğle ve akşam yemeklerinde yöresel yemeklerle Buzbağ şaraplarının uyumunu keşfederek devam edecekler.

Seçilecek 3 çifte eşsiz bir deneyim sunan Buzbağ, http://www.efsanebuzbag.com/ ve www.facebook.com/buzbagsarap adresleri üzerinden başvurularınızı bekliyor.



Program:
2 Ekim 2010, Cumartesi
1.GÜN
06:00 Atatürk Havalimanı buluşma
07:10 İstanbul-Elazığ uçuşu
09:00 Elazığ’ varış ve Şükrü Baran bağına hareket
10:00 Şükrü Baran bağında kahvaltı
12:00 Şükrü Baran bağından hareket
12:45 Kayra Şarap Üretim Tesisi gezisi
14:00 Şarap Tadımı
14:30 Öğle Yemeği
15:45 Harput ve Elazığ Şehir turu için hareket
19:00 Otele Varış ve dinlenme
20:30 Akşam Yemeği

3 Ekim 2010, Pazar
2. GÜN
08:20 Check Out ve otelden ayrılış
09:00 Havaalanına varış ve check-in işlemleri
09:40 Elazığ-İstanbul uçuşu
11:30 İstanbul’a varış

Bilgi için:
www.efsanebuzbag.com

29 Haziran 2010 Salı

Masallar Nerde Kaldı

Çocukluk anılarımızı, hayallerimizi kendi ellerimizle kirletiyoruz.

Masallardan başlıyoruz bunu yaparken. Her gece dinlemekten bıkmadığımız masalları değiştiriyor, karakterleri bir bir öldürüyoruz.

Sevimli kırmızı başlıklı kız, uyuşturucu bağımlısı babaannesine ot taşıyor oluyor mesela. Karşısına çıkan kurt da kötü değil. Birlikte ot sarıp takılıyorlar sadece.

Pamuk prenses zaten yoldan çıkmış. 7 tane adamla aynı evde yaşayıp her gün birinin koynuna giriyor. Çocukken aynanın dünyanın en güzeli dediği saf kadın, eşi benzeri bulunmaz bir orospu olup çıkıveriyor karşımıza.

Pollyanna zaten yalancının, iki yüzlünün teki. Herkes beni sevsin insanı. O yüzden herşey yolundaymış gibi yapıyor. Sakat kalmış adama bir de utanmadan gülerek, "olsun ölmedin ya, bak yaşıyorsun" diyor. Senin tuzun kuru tabi.

Yaşlandıkça çocukça masallarımızı alt üst ediyoruz. Hepsini tersine çevirip, olabildiğine kötü yorumluyoruz. İçimizdeki çocuk öleli çok oldu çünkü. Acaba bu kötü hayata adapte mi oluyoruz, yoksa hayatı biz mi daha kötüleştiriyoruz.

29 Nisan 2010 Perşembe

?

nerdeydin, dedi kadın. o güne kadar sorulmuş en anlamlı soruydu belki de bu.
saatlerce seni bekledim. en olmazını düşündüm hep olacakların ve yüzünü düşünüp olmazları olur ettim. ömrüm geçti saatlerin tiktaklarında. bir ömür bekledim seni, nerdeydin?

en son bana ne söylemiştin? ilk sözlerin hala çınlıyor kulağımda ama son duydukların sessizlikler içinde kaybolmuş kelimeler sadece. nerede bıraktın beni? kendimi bulduğum bu yerde yitirilmiş zamanlar arasında kayboldum ben. sen hangi zamandayken bulmuştun beni ve nereye getirdin. bu sokağı daha önce hiç görmedim. bu insanlar o kadar yabancı ki. sadece kendimi biliyormuşum gibi. sadece seni tanıyormuşum gibi. sadece annesinin elinden tutup nereye gittiğini umursamadan yürüyen bir çocuk gibi. nereye getirdin beni?

nasıl baktın yüzüme o gecenin simsiyah örtüsü serilmeden önce gözlerimin önüne? nasıl bir bakıştı ki o ben bütün tanıdığım yerleri, bildiğim, gördüğüm, duyduğum şeyleri unuttum bir anda. bacaklarım bir kötürüm gibi tutmaz oldu, nefesim bir ölü gibi kesildi, ben daha hiç doğmamış gibi, hiç birşey bilmiyormuş gibi, senden başkasını tanımıyormuş gibi seninle doldum. nasıl bir gülüştü ki o tüm örtüleri kaldırıp bir ışık doğdurdu içime.

nereye gittin söylesene? nasıl kayboldun birden? saatlerimiz birbirine vururken neden bu kadar geç kaldın?

o kadar yumuşak kırdın ki beni, hiç ses çıkmadı.
çatlaklar oluşurken hissetmedim. parçalarım etrafa dağılırken hiç kimse görmedi.
o kadar yumuşak kırdın ki beni kesilen yerlerim kanarken hiç acımadı.

nereye gitmiştin? bir ömür bekledim seni. saatler geçti diye avuttum kendimi.
nerdeydin, dedi kadın son nefesinde. bir ömür bekledim seni...

14 Şubat 2010 Pazar

İlk Sınav

Osmanbey'den Mecidiyeköy'e yürüyorum. Bu yolu yürümeyi hep çok sevmişimdir. Çantam ağır ama aldırmıyorum. Yağmur da başladı. Çantamdan şemsiyeyi çıkarmıyorum ama. Sigarayı bırakalı bir hafta olmuş. Hatta 3 saat var tam zamanın dolmasına. Alkol aldığım bir gece geçirmişim. Yine de yaklamamışım sigara. Ama o yolda yürürken o kadar çok canım istiyor ki...

Koca bir hafta geçirdim. Kendime bile tahammül edemediğim zamanlar oldu. Marketin kapısından döndüm sigara almamak için. Bıraktığımı bilmeyen insanlar sigara uzattılar bana. Ama birini öperken veya konuşurken sigara kokmadığını bilmek güzeldi. Sabahları uyandığında ağzında acı bir tat hissetmemek. En önemlisi verdiğim kararın arkasında duymak.

Şimdi bu kalabalık ve hiçbir şey olmayan ama sevdiğim caddede yürürken gözlerim bir market arıyor. Kapısından döner miyim bilmiyorum bu sefer. Sanki hepsi sözleşmiş gibi kapalı ama bu akşam. Bu arada aklımdan bir dolu düşünce geçiyor. Eve gidip duş almam ve dinlenmem lazım. Ama boşver, dön geri diyor içimden bir ses. Bu gece de gitme eve ne olacak ki. Zaten çantan da ağır. Ah bir sigara olsa ne güzel olurdu. Ama içmemelisin söz verdin bir kere. Bu çalan şarkı da ne güzel. Hatta sabah söyleyerek uyandığın şarkıyı mı dinlesen acaba? Amiee Mann - Save Me

Tam o sırada bir market bulup içeri gidiyorum. Bir paket sigara alıp dışarı çıkıyorum. Bu sefer dönmedim geri. Aldım sigarayı. Elimde tutup yürümeye devam ediyorum. Jelatini ağır hareketlerle açıyorum sonra. İçme diyor içimden bir ses. Geri dön diyor diğeri. Bir sigaradan bir şey olmaz diyor öbürü. Paketi açıp bakıyorum. Yağmur yağıyor hala. Aklımdaki düşüncelere dalmışken elimde buluyorum sigarayı. Cebimden çakmak çıkıyor sonra. Yakmama o kadar az kalmış ki. Vazgeçiyorum ama cebimde dolu bir paket var artık.

Otobüse adımımı atar atmaz son günlerde dinlemekten en çok zevk aldığım şarkı başlıyor; The Devlins - Waiting. Waiting at the station...

Her zaman oturduğum koltuğa oturup, başımı cama yaslayıp şarkıyı dinliyorum. Elimde oynadığım sigara paketi. Anadolu yakasına geçtiğimde aktarma yapacağım bir durak daha var diye düşünüyorum. Alışık olduğum üzere otobüs hemen kalkıyor. Hayatım boyunca zamanında yetiştiğim tek şeyin otobüsler olduğunu düşünüyorum. Ne tuhaf. Geç kalışlarım geliyor aklıma, gülüyorum. Köprü tıkalı, ben ıslanmışım, dışarısı camın buğusundan görünmüyor. O buğuya birşeyler çizmeyeli ne çok olmuş. Ama bu sefer de es geçiyorum bunu.

Otobüsten indiğimde diğeri hemen geliyor. Yine tam zamanında vardım otobüse...

Evimden 2 durak önce iniyorum. Çantam daha da ağır geliyor bana. Yağmur sanki hızlanmış. Şemsiyem hala çantamda. Bir elim cebimde, sigara paketine dokunuyor. Git gide yaklaşıyorum eve. Aklımdaki bir çok düşünce için artık çok geç. Her zamanki köşeden dönmeyip farklı bir rota çiziyorum kendime. Nereye gittiğimi bilerek ilerlemenin huzuru var içimde.

Hep aynı yerde olan, duran evsiz adama yaklaşıp aldığım paketi veriyorum. Böylece 5,5 tl verip ilk sınavımı geçiyorum...