29 Ekim 2009 Perşembe

Hoşgeldin Bebeğim...


Merhaba bebeğim,

Biliyor musun adın senden çok önce kondu. Bahtın güzel olsun diye özenle seçtik onu. Dünyamızdaki en güzel şey olman için bekledik seni. Çok bekledik hatta. Hoşgeldin.

Sana hoşgeldin diyeceğimiz anı hayal ettik hep. Ne kadar iyi birer anne baba olacağımızı konuştuk. ilk adımlarını, ilk gülüşünü hayal ettik. Burası acımasız bir dünya bebeğim. canın çok acıyacak. Çok kıracaklar seni. Hem de hiç aldırmadan. Çok defa düşeceksin yürüdüğün yollarda. Elinden tutup kimse kaldırmayacak. Ama biz hep yanında olacağız. Mükemmel insanlar değiliz ama mükemmel birer anne baba olmak için çabalayacağız.

İnsanlar zalim bebeğim. Bunu sakın unutma. kimsenin günleri harika geçmedi bu dünyada. senin de geçmeyecek. Ulaşamadığın hayallerin olacak. Kırık hayaller. Onların acısını yüreğinde hissedeceksin. Ama biliyor musun, senin her yüzün düştüğünde bizim canımız daha çok acıyacak. Elimizden birşey gelmediğini bileceğiz. Hatta bunun için isyan edeceğiz dünyaya. Senin mutsuzluklarını engelleyemediğimiz için kızacağız kendimize. Ama kimse kimseyi koruyamıyor hayatta.

Sen acılarınla kavrulup çok güçlü bir insan olacaksın. Seninle her zaman gurur duyacağız. Çok istemesek bile kararlarına saygıyla karşılık vereceğiz. Çünkü sen bizim hayattaki en büyük başarımız olacaksın. Çünkü her zaman hatalarının arkasında durup, onlardan dönmeyi bileceksin. Sana öğreteceğimiz yegane şey bu olacak. Ve bize dönüp her baktığında sana aynı sevgi dolu gözlerle baktığımızı göreceksin. Seni her geçen gün daha çok sevdiğimiz için gurur duyacağız kendimizle. Mükemmel insanlar olmadık hiçbir zaman, ama çok seven anne baba olacağız. Bunu bil.

Ergen olduğunda kıracaksın bizi. Sonra çok pişman olacaksın bebeğim. Ama bil, biz sana hiç kırılmayacağız. Seni hiç anlamadığımızı düşündüğün zamanlar olacak. Ama bil ki biz seni anlamak için bütün çabamızı sarf ediyor olacağız.

Bilmiyorsun ama hayat çok acımasız bebeğim. Hiç doğmadın, belki de hiç doğmayacaksın. Ama eğer bir gün gelirsen o gün bizim en mutlu günümüz olacak. Ve sen hayattaki en büyük başarımız...

20 Ekim 2009 Salı

Oyun


Bu bi oyundu sadece. Kimse kural koymamıştı bu oyuna. Biz de nasıl oynanacağını bilmeden, ne yapacağımızı bilmeden başlamıştık. Evet oynuyorduk. Biliyorduk ikimiz de. Hem üzülüyor hem de tuhaf bir zevk alıyorduk.

Karşı karşıya oturmuştuk. Önce kelimeler çıkmadı ağzımızdan. Ama birbirimizi kolladık hep. Kimin dudaklarına bir kelime yerleşse diğerimiz hemen bir kelime konduruyordu kendi dudağına. Sanki aynı anda konuşmaya başlarmış gibi. Sonra susup gülüyorduk. Hem oyun olduğunu bilerek. Hem de bilmiyormuş gibi mahçup bir tavır takınıp, gülümsüyorduk usulca. Ama izin verdim. Önce sen bişeyler anlattın, ben dinledim. Anlatırken birden unuttun oyunumuzu. Heyecanlandın. Sonra gözgöze geldik. Ben gözlerimi kaçırdım. Sen oyunu hatırladın.

Sonra kocaman odada yer bulamadık bakışlarımıza. Gözlerimiz değmesin diye birbirine sessizce saklambaç oynadık çocuk gözlerimizle. Yine de baceremedik. Yine konuştuk. Kelimelerimiz değdi önce birbirine. Sonra gözlerimiz bir süre. Sonra uzun uzun gülüşlerimiz değdi. Oyunlar saklandı. Sonra dudaklarımız değdi birbirine.

********************
Çok eskiden yazdığım bir yazıyı buldum. Burada da paylaşmak istedim.