20 Ekim 2009 Salı

Oyun


Bu bi oyundu sadece. Kimse kural koymamıştı bu oyuna. Biz de nasıl oynanacağını bilmeden, ne yapacağımızı bilmeden başlamıştık. Evet oynuyorduk. Biliyorduk ikimiz de. Hem üzülüyor hem de tuhaf bir zevk alıyorduk.

Karşı karşıya oturmuştuk. Önce kelimeler çıkmadı ağzımızdan. Ama birbirimizi kolladık hep. Kimin dudaklarına bir kelime yerleşse diğerimiz hemen bir kelime konduruyordu kendi dudağına. Sanki aynı anda konuşmaya başlarmış gibi. Sonra susup gülüyorduk. Hem oyun olduğunu bilerek. Hem de bilmiyormuş gibi mahçup bir tavır takınıp, gülümsüyorduk usulca. Ama izin verdim. Önce sen bişeyler anlattın, ben dinledim. Anlatırken birden unuttun oyunumuzu. Heyecanlandın. Sonra gözgöze geldik. Ben gözlerimi kaçırdım. Sen oyunu hatırladın.

Sonra kocaman odada yer bulamadık bakışlarımıza. Gözlerimiz değmesin diye birbirine sessizce saklambaç oynadık çocuk gözlerimizle. Yine de baceremedik. Yine konuştuk. Kelimelerimiz değdi önce birbirine. Sonra gözlerimiz bir süre. Sonra uzun uzun gülüşlerimiz değdi. Oyunlar saklandı. Sonra dudaklarımız değdi birbirine.

********************
Çok eskiden yazdığım bir yazıyı buldum. Burada da paylaşmak istedim.

0 yorum: