27 Eylül 2008 Cumartesi

Harp...

Güllenin geldiği yerden bağırıyorlar "savaş başladı" diye. Hangi burca denk gelirse atılan toplar bir bir yere dökülüyor taşlar. Ve komutan sanki eli kolu bağlı, izliyor çoğu zaman.
Güzel konuşmalar yapıyor bazen içinden, bazen askerlerine. Bitecek ve galip olunacak diyor. Telkinlerle yürüyen bir harp. Yine de gülümsüyor komutan kendini ve hayatı kandırabilmek için.
Ayakta kalması için tonla çaba harcanan her kale, her sur, her taş, düşüşüyle yıkıyor bir hayali daha. Hayal miydi sorusunu canlandırıyor göz pınarlarında. Mimarmışçasına döşeniyor yeniden taşlar. Temelindeki hasara dikkat edilmeden.
Her hasar daha sağlamını doğururken yapıların, komutan elinde kılıcıyla gülümsüyor. Alay edermişçesine savaşla, gülümsemesini silmeden. Ama yıkılan her kale bir hayat öldürüyor içinde. Koca bir devin kolları kopuyor sanki. Taşıdığı yük ağırlığından değil zayıflığından yoruyor.
Bir gülle daha geliyor. Yeniden çığlıklar yükseliyor "savaş başlıyor". Komutanda bir gülümseme. Buruk ama gururlu....

0 yorum: