26 Mart 2008 Çarşamba

Öğretilmiş Hayat

Yaşamayı kaç kişi kendi keşfediyor çok merak ediyorum. Genel olarak çoğu şey öğretiliyor çünkü bize. Neyin doğru neyin yanlış olduğu, iyi yada kötü hep öğretiliyor. Bununla ilgili konuya başka bir yazıda değineceğim. Şimdi dayatılmışlardan bahsedeceğim biraz.
Dayatmalar konusunda benim fikirlerimin babası denebilecek, tamamiyle fikirlerimizin örtüştüğü bir adam yaşamış zamanında, Louis Alhtusser. Bu adam oturmuş, kafa yormuş ideoloji üzerine. Ve demiş ki bu ideoloji bazı aygıtlar kullanılarak yerleştirilir bizim bünyemize. Bu aygıtlar öyle içimizdedir ki biz ne yaparsak yapalım fark edemeyiz. Mesela kültür, din, okul, aile... Hepsi aslında ideolojinin aygıtlarıdır. Ve bize iktidarın istediklerini dayatır.
Hayat da bu şekilde bu aygıtlar tarafından dayatılarak öğretilir bize. Ne yapmamız gerektiğini hep başkaları söyler bize. Mesela aile... Bize söyledikleri hep büyüklere saygılı olmak, okumak, çalışmak gibi şeylerdir. Bunlar iyidir ve bizim de yapmamız gerekenler bunlardır. İyi bir eş, iyi bir çalışan, iyi bir öğrenci olmak mutlu olmamızı sağlar. Ama ben kimsenin ders çalışmaktan, sabaha kadar mesai yapmaktan veya ev temizlemekten mutlu olduğunu görmedim. Yapmayalım demiyorum tabi ki. Ama iyi nedir kavramını tartışmaya açıyor bu mutsuzluk yada yeterinde mutlu olalamak.
Benim iyim, benim doğrum, benim eğlencem de diyemiyor bu yüzden kimse. Çünkü biliyor ki toplum onu saygısız ya da bilinçsiz biri olarak nitelendirip dışlayacak. Çünkü biliyor ki çok değer verdiği annesi onun bu haline üzülecek. Çünkü biliyor ki eğer dillendirirse o zaman alacağı tepkiler onun değişmek zorunda olmasına neden olacak.
Bütün bunları bu sabah düşündüm. Sabah 7'de kalkıp okula gittim. Yaklaşan vizelerimin notlarını aldım ve iş olmadığı için boş oturduğum ofiste ders çalışmaya başladım. Oysa dün elimde notlar yokken yine aynı ofiste lost izlemeye başlamıştım. Çok da zevk almıştım. Ama şimdi ölesiye sıkıcı olan derslerimi çalışıyorum aynı masada. Çünkü birileri bana neyi ne zaman yapmam gerektiğini söylüyorlar hep.
Bundan uzaklaşmam mümkün değil belki. Hatta bunu okuyanlar anarşist bir ruhum olduğunu düşünebilirler anarşizmin bir ütopya olduğunu düşündüğüm halde. Ama sadece yakınıyorum burada. Yazık. Kısıtlı zamanımızı ya bize dayattıkları ya da bizim yanlış anlamalarımızla harcıyoruz....

0 yorum: